Daha önce “Kırık Pencere Kuramı”nı hiç duydunuz mu?
Kırık Pencere Kuramı (Broken Windows Theory), çevredeki küçük düzensizliklerin veya ihlallerin, daha büyük ve ciddi suçlara yol açabileceğini öne süren bir sosyal teori ve suç önleme yaklaşımıdır. Bu kuram 1982 yılında sosyal bilimciler James Q. Wilson ve George L. Kelling tarafından geliştirilmiştir.
Kırık Pencere Kuramı temel olarak çevresel ve toplumsal düzenin korunmasının, suç oranlarının düşük tutulmasında kritik bir rol oynadığını savunur. Bu fikri ise şu metafor ile aktarır; eğer bir bina üzerinde kırık bir pencere tamir edilmezse, bu, o çevrenin ihmal edildiği mesajını verir ve daha fazla vandalizme, düzensizliğe ve nihayetinde daha ciddi suçlara yol açar. Yani bir pencere kırıksa, kişiler yanındaki pencereyi de kırmakta bir engel görmezler. Düzensizlik, insanlarda “kimse burayı önemsemiyor” hissi yaratır ve suç işlemeyi kolaylaştırır. Örneğin;
- Çöp birikintileri temizlenmezse daha fazla çöp atılır.
- Grafitiler silinmezse daha fazla duvar yazısı yapılır.
Fakat düzen ve disiplinin görünürlüğü sağlandığında, kırılan bir pencere hemen tamir edildiğinde, yapılan bir grafiti hemen silindiğinde devamı gelme olasılığı düşer. Küçük problemler çözüldüğünde büyük problemler önlenir. Çünkü küçük ihlallerin bile hızlıca düzeltilmesi, bir toplumun düzen ve kurallara önem verdiği mesajını verir. Bu, bireylerin kurallara daha fazla uymasını teşvik eder.
1990’larda New York Belediye Başkanı Rudy Giuliani ve Polis Müdürü William Bratton, Kırık Pencere Kuramı’nı suç önleme politikalarının temel taşı haline getirdi. Bu yaklaşımlarında küçük suçlar (turnikeden kaçak geçiş, grafiti, kamuya açık alanlarda alkol tüketimi gibi) sıkı bir şekilde cezalandırıldı. Bu uygulama, ciddi suç oranlarının da azalmasına katkıda bulundu. Ancak, bu yaklaşım bazı eleştiriler aldı (örneğin, aşırı polis müdahalesi veya toplumsal ayrımcılığa yol açabileceği konusunda).
Peki sizce “Kırık Pencere Kuramı” işletmelerimizin dönüşümünde de temel taş haline gelebilir mi? Kültürün stratejiyi kahvaltıda yediği ortamlarda kültürü böyle küçük adımlar ile değiştirmek mümkün mü?
Bir çalışma alanı hayal edin. Bir sürü gereksiz çıktı alınan ve kağıt israfı oluşan bir ortamda çıktı almak istediğinizde israf oluştuğu aklınıza gelir mi? Peki ya herkesin her çıktı alacağında bu gerekli mi diye sorduğu bir ortamda tavrınız nasıl olurdu?
5S uygulanmış her şeyin bir yeri, her yerin bir tanımı olan bir atölyede mi elinizdeki el aletini rastgele bir yere bırakmanız daha kolay olurdu yoksa hiçbir düzenin olmadığı karmaşık bir üretim alanında mı?
Herkesin yaptığı iş ile ilgili öneri verme alışkanlığı olan ve sürekli iyileşmeyi özümsemiş bir ortamda mı daha çok fikir üretirdiniz yoksa kimsenin dünden daha ilerde olma kaygısı olmayan bir ortamda mı?
Dönüşüm faaliyetlerinde en tehlikeli ama en sık duyduğumuz sözler; onu daha önce de denedik, burada o işler olmaz, burası otomotiv değil, burası seri imalat değil, buranın parçası çok, buranın parçası yok gibi cümleler değil mi? Peki biz o kırık pencereleri onarmazsak yenilerinin kırılmasına nasıl mani olacağız?
Bu yazıyı okuyan herkesi önce kendi çalışma alanındaki kırık pencereleri, sonra da müşterisi tedarikçisi olduğu tüm proseslerdeki kırık pencereleri birlik beraberlik içerisinde tamir etmeye davet ediyorum. Bir pencerenin bile kırık kalmasına izin vermediğimizde dönüşüm yolculuğunda ivmemiz artacak, inanıyorum.
Herkese keyifli bir dönüşüm yolcuğu diliyorum.
Zeynep Çalışkan